Kendi Kaleminden
İMAM LEKNEVÎ, HAYATI VE ESERLERİ
Terc. Nizameddin İbrahimoğlu
Merhum, “en-Nâfi‘u’l-kebîr”
adlı kitabın 24. sayfasında diyor ki: “Bu risalemin sonuna,
önder imamların izinden giderek ve hayırla tamamlanmasını
dileyerek kendi hayatımla ilgili bilgileri özet olarak koydum.
Nitekim önceki büyük alimler, değerli şahsiyetlerin
biyografilerini verdikleri eserlerinde kendi hayat
hikayelerini de kaydetmişlerdir. Öncekilere göre kayda değer
birisi olmasam da Allah’ın yardımıyla
“el-Câmi‘u’s-sağîr”
kitabının haşiyesini yazınca, ben de bu eser üzerinde çalışma
yapanlar grubuna dahil oldum. Bunun yanı sıra onlardan biri
olmadığım halde onlarla birlikte olmak arzusuyla hayat
hikâyemin onların hayat hikayelerinin ardından yazılmasını
uygun buldum. Burada biyografimi ancak özet olarak verebildim.
Tafsilatlı olarak ele alma işini üzerinde çalışmakta olduğum
“Terâcimü’l-Hanefiyye” kitabına bıraktım.”
Leknevî “et-Ta‘lîku’l-mümecced” mukaddimesinin 27. sayfasında
diyor ki: Bu, şu kağıtları bir araya getiren zayıf kulun hayat
hikayesidir. Beni tanımayanlar ve benden sonrakiler için
tanıtıcı ve hatırlatıcı bilgi olsun diye zikrediyorum. Bu
sayede, güzel bir son, dünya ve ahiret iyiliği dileyerek benim
için dua ederler. İmam Muhammed’in Hanefi fıkhına ait “el-Câmi‘u’s-sağîr”
kitabına “en-Nâfi‘u’l-kebîr limen yutâli‘u’l-Câmi‘a’s-sağîr”
adıyla yazdığım haşiyenin mukaddimesinde, bu eserin
şarihlerinin biyografilerini zikrettikten sonra, onlardan biri
olmadığım halde, Rabbimin beni onlarla haşretmesi arzusuyla
kendimle ilgili bir kısım bilgiye yer verdim. Bu hususun
ayrıntılarını şu anda yazmaya çalıştığım “Terâcimu
‘ulemâi’l-Hind” adlı kitabıma bıraktım. Allah bitirmeyi
nasip etsin. Rabbimin, beni bahsettiğimiz şarihler topluluğu
arasında haşretmesi, dünya ve ahirette hadis alimleri sınıfına
katması ve herkesin önderleri ile çağırıldığı gün onlarla
birlikte çağırması dileği ile, burada ne anlamı bozacak kadar
kısa, ne de usandıracak kadar uzun olmaksızın kendi hayat
hikayemi sunuyorum.”
“Mukaddimetü’l-Hidâye” kitabının 41. sayfasında, hayat
hikayesinin girişinde yukarıdakilerin dışına çıkmaksızın, bu
eserinde ve adı geçen kitaplarında der ki: Ben, güçlü Rabbinin
rahmetini dileyen bir kulum. Künyem Ebu’l-Hasenât’tır. Buluğ
çağına geldiğimde babam bana bu künyeyi taktı. Adım, Abdu’l-Hayy’dır.
Allah benim açık-gizli bütün günahlarımı bağışlasın. Babam
adımı, doğumumdan yedi gün sonra koydu. Babam, Banda şehrinde,
“en-Nüvvâb zi’l-fikâri’d-devle” okulunda öğretmen iken, salı
günü, 26-Zilka‘de 1264 tarihinde doğmuşum.
Bana bu
ismi verdiğinde, bâzı nüktedan kişiler ona şöyle dediler:
“İsminizden olumsuzluk edatını düşürmüşsünüz.” Bu, ömrümün
uzun, amelimin iyi olacağı ile ilgili hoş bir öngörü oldu.Yüce
Allah’tan dileğim, bu iyimser öngörüyü kabul edip, adımda
muzafun ileyh olan mübarek ismi “Hayy” hürmetine, bana kıyamet
günü hoşnut olacağı, güzel işlerle geçen, uzun bir ömür ihsan
eylemesidir.
Babam,
Mevlana Muhammed Abdulhalîm, birçok meşhur kitabın ve üstün
vasıfların sahibidir. Hint, Arap ve Acem seçkinleri onunla
övünürlerdi. İdeal ilim adamları onu referans alırdı. Eserler
yazmada ve bilim adamı yetiştirmede çağdaşlarına ve
seleflerine üstünlük sağlamış, eserlerinin mazhar olduğu hüsnü
kabul ile de üstünlüğünü parlak bir şekilde ortaya koymuştu.
O, Peygamber’in hicretinden 1285 yıl sonra vefat etti. Soyu,
şu şekilde peygamberin (s.a.v) sahabesi Ebu Eyyub el-Ensârî
Efendimize kadar gider: Mevlana Muhammed Abdulhalîm b. Mevlana
Muhammed Emînullah b. Mevlana Muhammed Ekber b. el-Müftî Ahmed
Ebi’r-Rahîm b. el-Müftî Muhammed Yakub b. Mevlana Abdulazîz b.
Mevlana Muhammed Sa‘îd b. Mullâ Kutbuddîn eş-Şehîd es-Sihâlevî.
Ve bu konuyu merhum babamın biyografisini yazdığım “Hasretü’l-‘âlem
bi vefâti merci‘i’l-‘âlem” adını taşıyan risalemde
zikrettim. Bir çok dedelerimin ve dostlarımın biyografilerini
de “İnbâü’l-hullân
bi enbâi ‘ulemâi Hindistân”
adlı risalemde geniş bir şekilde anlattım. Oraya müracaat
edebilirsiniz.
Dedelerimden
biri Mübarek Medine Şehrinden Herât’a, oradan Lahor’a, sonra
Dihlî’ye, oradan da Leknev kasabalarından biri olan ve el-Kutbü’ş-Şehîd’in
kabrinin bulunduğu Sihâli’ye göçmüş. Onun çocukları Leknev’e
giderek “Frengi Mahal” ismi verilen bir mahalleye
yerleşmişler. (Leknev
áóßúäúæ-
Lâmîn
Fethâ’sı, Kâfın cezmi, Nunun Fethâ’sı ve Vavın Cezmi ile
yazılır, bazen de Nundan sonra Ötre’li hemze ilave edilebilir.
Cezimli Kâftan sonra, Cezim’li Hâ ilavesiyle yazıldığı da
vakidir.) Leknev, Hindistandaki büyük ve seçkin şehirlerden
sayılır. Onları oraya Sultan Örnîk Zîb Alemgîr yönlendirdi.
Allah onun kabrini nurlandırsın. Bu mahallenin, Frengi Mahal
adıyla tanınma nedeni, oraya eskiden bir Hıristiyan tüccarın
yerleşmiş olmasıdır.
Bu mahalle,
şu ana kadar alimler, evliyalar ve sâlihlerle dolup
taşmaktadır. Hepsi de el-Kutbü’ş-Şehîd’in şu dört evladının
torunlarıdır: Molla Muhammed Es‘ad, Molla Muhammed Sa‘îd,
alimlerin şahı, ilimler deryası Mevlana Abdu’l-‘Alî’nin
babası Molla Nizâmuddîn ve Molla Muhammed Rıza. Allah
hepsine rahmet eylesin. Bunların hepsi, Dihli şerhrinde medfun,
evliyalar sultanı merhum Nizamuddîn’in, Kutb’un dedelerinden
biri için yaptığı ve ilmin onun neslinde kesintisiz olarak
devam etmesini dileyen duasının yanısıra, bir abdalın Kutb
için yaptığı benzer bir duanın bereketiyle hasıl olmuştur.
Beş yaşımda iken Kur’ân-ı
Kerîm’in ezberine başladım. Çocukluğumdan beri bana ezber
yeteneği ihsan edildi. O kadar ki, bütün olayları apaçık
hatırlıyorum. Fatiha Suresinin takrib üzere kıraatini beş
yaşında iken nasıl ezberlediğimi, hatta üç yaşında iken
aldığım bir darbeyi de hatırlıyorum.
Kur’ân-ı
Kerîm’i ezberlemeye Hâfız Kâsım Ali el-Leknevî’nin yanında
başladım. Ancak ‘Amme cüzünü bitirmeden babam beni annemle
birlikte Çonfur kasabasına götürdü ve orada Kur’ân’ı Forb
şehrinden Hafız İbrahim’in yanında okudum. On yaşımda
hafızlığımı tamamlayana kadar babamdan da Kur’ân okumaya devam
ettim. Ve adet olduğu üzere terâvih namazlarını kıldırdım.
Bütün bunlar babamın Çonfur’da, o esnada şehrin yöneticisi
olan merhum el-Hâc İmam Bahş’ın medresesinde hocalık yaptığı
yıllarda oldu.
Hâfızlığım döneminde
babamdan bâzı Farsça kitaplar, kompozisyon, hat vb. konuları
da gereği kadar okudum.
On bir
yaşıma girdiğimde Çonfur’da merhum babam orada öğretmen iken,
onun yanında çeşitli ilim dallarını tahsil etmeye başladım.
“Mîzânü-s-sarf”tan “Beyzâvî’ye kadar, el-Kadîme, en-Nefîsî’yi
ve
eş- Şemsü’l-bâzigâ’yı
ve bunun gibi Hadis, Tefsir, Fıkıh ve Usul ile ilgili ilmi
kitapları okudum.
On yedi yaşıma gelinceye
kadar yaşadığım şehirden Haydarabad’a ve Haydarabad’dan Mekke
ve Medine’ye yaptığım iki seyahat nedeniyle tahsilim ve
mezuniyetim esnasında meydana gelen kesinti ve boşluklar
dışında sürekli okuyarak, resmi müfredatta yer alan Sarf,
Nahiv, Meâni, Beyân, Mantık, Hikmet, Tıp, Fıkıh, Usulü’l-fıkh,
İlmü’l kelâm, Hadis, Tefsir ve diğer derslerin kitaplarını
okumayı bitirdim.
Ben fen ilimlerindeki
birkaç kitap dışında başkalarından hiçbir şey okumadım,
bunları da babam vefat ettikten sonra, Muharrem-1290
tarihinde, Benars şehrinde vefat eden hocası ve dayısı olan
merhum Mevlana Muhammed Ni‘metullah b. el-Merhum Mevlana
Nurullah’tan okudum.
Hesap
ilmini, babamın en iyi öğrencilerinden ve en yakın
dostlarından, hem babamın hem de benim seyahatte ve ikamet
halinde yoldaşımız olan el-Mevlevî Muhammed Hâdim Hüseyin
el-Muzâffer Burî’l-‘Azîm Âbâdî’den öğrendim.
Allah Teâlâ
gençliğimin baharında hatta çocukluğumdan beri kalbimi hocalık
ve yazarlık sevgisiyle doldurdu. Bir kitabı okuduktan sonra,
muhakkak onu öğrencilerime de okuturdum. Böylece, Allah’ın
yardımıyla, bütün ilimlerde tam bir kabiliyet sahibi oldum.
Artık hangi ilim, hangi kitap olursa olsun, benim için zorluk
teşkil etmiyordu. Hatta Tûsî’nin
“Şerhü’l-İşârât”ı,
“el-Ufku’l-mübîn” “Kânûnu’t-tıbb”
ve “Resâilü’l-‘arûz”
gibi hocalardan okumamış olduğum kitapları bile okuttum.
İlim talibi
öğrencilerim verdiğim derslerden çok memnun kaldılar. Fen
ilimlerine gelince, sadece bir parça anatomi ile
“Şerhu’l-Ceğmînî”
yi hocadan henüz okumuştum ki, daha önce adı geçmiş olan,
müsbet bilimlerin imamı ve araştırmacıların önderi babamın
dayısı ve öğretmeni, Mevlana Muhammed Ni‘metullah’la birlikte
olma şerefine nail oldum ve ondan 1288 yılında
“Şerhu’l-Ceğmînî”yi,
“Havaşi’l-Bircendî”
den bazı konuları, İmamuddin er-Riyâdî’yi, el-Fasîh’i ve bunun
gibi daha başka dersleri aldım. Ayrıca
Tûsî’nîn“Risâletü’l-istırlab”ını,
Seyyid’ın
“Şerhü’t-Tezkire”sinin
büyük bir kısmını, Hufrî’nin, Bircendî’nin aynı esere
yazdıkları şerhleri,
“et-Tuhfe”yi,
“Şerhu’l-Bircendi” ile
birlikte
“Zeyc alğ beyk”i
“Resâilü’l-eker,” “et-Testîh” ve daha başka eserleri de
tam bir inceleme ile okudum. Öyle ki, Mevlana el-Memdûh
dostlarının huzurunda benden övgüyle bahsederdi. Ben onun son
öğrencisi oldum.
O günlerde
“et-Tezkire”, “et-Tecrîd” ve “Tahrîru Öklîdes” vb.
kitapların yazarı, büyük düşünür Nâsiruddîn et-Tûsî’yi rüyamda
gördüm ve ona bazı şeyler sordum. Bu bilimle uğraştığım için
beni methetti, sanki bu bilimde kemâle ereceğimin müjdesini
veriyormuşçasına sevinç ve mutluluk gösterdi, benim bu alanla
ilgilenmeme de çok sevindi.
Ders almaya
başladığım andan itibaren, Allah ders verme ve eser yazma
zevkini kalbime koydu. Ben de çeşitli alanlarda bir çok eser
yazdım.
Sarf alanında
yazdıklarım şunlardır:
1-“İmtihânü’t-talebe
fi’s-siyaği’l-müşkile”
ilk yazdığım
kitaplardandır.
2-“et-Tibyân
fi şerhi’l-Mîzân”
gençliğimde yazdım.
3-“Tekmiletü’l-Mîzân.”
4-“Şerhu
‘Tekmîletü’l-Mîzân.”
5-Diğer bir risalenin
ismi de
“Çârgûl
fî tasrîfi’s-siyağ”
dır.
Nahiv alanında
yazdıklarım:
6-“Hayru’l-kelâm fi
tashîhi “Kelâmü’l-mulûk mulûkü’l-kelâm.”
7-“İzâletü’l-cemd
‘an i‘râbi “el-Hâmdu li’l-lâhî ekmele’l-hamd.”
Mantık ve Hikmet
alanında yazdıklarım:
8-Eskiden yaptığım yorum
“Havâşî Ğulâm Yahyâ
el-Bihârî.” Bu
“el-Havâşî’z-zâhidiyye”
ile ilgilidir; Bu da “er-Risâletü’l-kutbiyye” ile
ilgililidir; Bu da “Hidâyetü’l-verâ ilâ livâi’l-Hüdâ”
ile adını almıştır.
9-Yeni yorumum
“Misbâhu’d-dücâ fî livâi’l-Hüdâ.”
10-Daha yeni olan
yorumum “Nûru’l-hüdâ li hameleti livâi’l-Hüdâ” diye
adlandırılmıştır.
11-Ve dördüncü yorumum
“ ‘Alemü’l-Hüdâ ” ile adlandırılmıştır.
12-“Hallü’l-muğlak
fî bahsi’l-mechûli’l-mutlak.”
13-“el-Kelâmü’l-metîn
fi tahrîri’l-berâhîn.” Bu da “Berahînü ibtâli’l-lâmütenâhî
demektir.”
14-“Müyessiru’l-‘asîr
fî mebhasi’l-müsennât bi' t-tekrîr.”
15-“el-İfâdetü’l-hatîra
fî bahsi nisbeti süb‘u ‘ard şaîrâ.”
16-“et-Ta‘lîku’l-acîb
li halli hâşiyeti’l-celâli'd-devvânî li mantıki't-tehzîb.”
17-“Tekmiletü
hâşiyeti’l-vâlidi'l-merhûm ‘ala'n-nefîsî şerhi’l-mûcez.”
Tıp konusunda.
18-“Hâşiye
‘alâ şerhi Mullâ Celaluddîn ed-Devvânî li kitâbi Tehzîbi’l-mantık.”
19-“Hâşiye
‘alâ şerhi Mîr Zâhid -Muhammed Zâhid el-Herevî- li kitâbi
Tehzîbi’l-mantık.”
Bir önceki gibi.
20-Abdullah el-Yezdî’nin
“Hâşiye ‘alâ Şerhi
Tehzîbi’l-mantık”.
Munazara alanında
yazdıklarım:
21-“el-Hediyyetü’l-muhtâriyye
şerhu'r-Risâleti’l-‘Adudiyye.”
22-“Hâşiye
‘alâ şerhi-ş-Şerîfiyye”, “er-Reşîdiyye.” adı ile meşhurdur.
Târih alanında
yazdıklarım:
23-“Hasretü’l-‘âlem
bi vefâti merci‘i’l-‘âlem” Rahmetli babamın hayat
hikayesidir.
24-“el-Fevâîdü’l-behiyye
fî terâcîmi’l-Hanefiyye.”
25-“et-Ta‘lîkâtü's-seniyye
‘ale’l-Fevâidi'l-behiyye.”
26-“Mukaddimetü’l-Hidâye.”
27-Ve
“Müzeyyiletü'd-dirâye” ile adlandırılan ilave notlarıdır.
28-“Mukaddimetü'l-Câmi‘i's-sağîr”,“en-Nâfi‘u’l-kebîr”
ile
adlandırılmıştır.
29-“Mukaddimetü's-Si‘âye.”
30-“Mukaddimetü't-Ta‘lîki’l-mümecced.”
31-“Mukaddimetü ‘Umdeti-r-ri‘âye.”
Bu son iki mûkaddime kitapta yer almasına rağmen, başka
kitaplara benzemesinden dolayı ayrı ayrı zikredilmiştir.
32-“Hayru'l-‘amel bi
zikri terâcimi ‘ulemâi Ferenkî Mahal.”
33-“en-Nasîbu’l-evfer
fî terâcimi ‘ulemâi’l-mieti's-sâlisete ‘aşar.”
34- Başka bir risâle de
“Terâcimu's-sâbikîn min ‘ulemâi’l-Hind”, Bu üç gurubun
hepsi
“İnbâu’l-hûllân bi-inbâ’i-΄ulamâ’i
Hindistan”
ile adladırılmıştır. Şimdiye kadar da tamamlanmamıştır.
35-“İbrâzü’l-ğayy
fî şifâi’l-‘iyy.”
36-“Tezkîretü'-r-râşid
bi reddi tebsırati'n-nâkid.”
37-“Tarbu’l-emâsîl bi
terâcimi'l-efâdil.”
38-“Risâle fi-r-rüa'l-menâmiyyeti'l-leti
vaka‘at lî.”
Fıkıh, Siyer, hadis ve
başka alanında yazdıklarım:
39-“el-Kavlü’l-eşref
fi'l-fethi ‘ani'l-mushaf.”
40-“el-Kavlü’l-menşûr
fî hilâli hayri'ş-şuhûr.”
41-“el-Kavlü’l-mensûr”
ile adlandırılmış olan yorumu.
42-“Zecru
erbâbi'r-reyyân ‘an şurbi'd-duhân.”
Bunu başka risalenin bir bölümü haline getirip aşağıdaki
şekilde adlandırılarak.
43-“Tervîhu’l-cinân
bi teşrîhi hükmi'd-duhân.”
44-“el-İnsâf
fî hukmi’l-i‘tikâf.”
45-“el-İfsâh
‘an hukmi şehâdeti'-l-mer'eti fi'r-rıdâ‘.”
46-“Tuhfetü't-talebe
fî hukmi mesh’i-r-rakabe.”
47-“Tuhfetü’t-tekmile”
ile adlandırılmış olan yorumu.
48-“Sibâhatü’l-fikr
fi'l-cehri bi'z-zikr.”
49-“İhkâmü’l-kantara
fî ahkâmi’l-besmele.”
50-“Ğâyetü’l-mekâl
fîmâ yete‘allaku bi'n-ni‘âl.”
51-“Zaferu’l-enfâl”
e ta΄lik.
52-“el-Heyhese bi
nakdi’l-vudû' bi'l-kahkaha.”
53-“Hayru’l-haber
bi ezâni hayri’l-beşer.”
54-“Ref‘u's-sitr ‘an
keyfiyyeti idhâli'l-meyyit ve tevcîhihî ile’l-kibleti fi'l-kabr.”
55-“Vukûtü’l-muğtezîn
bi fethi’l-muktedîn.”
56-“İfâdetü’l-hayr
fi'l-istiyâki bi sivâki’l-ğayr.”
57-“et-Tahkîku’l-‘acîb
fi't-tesvîb.”
58-“el-Kelâmu’l-celîl
fîmâ yete‘alleku bi'l-mendil.”
59-“Tuhfetü’l-ahyâr
fî ihyâi sünneti seyyidi'l-ebrâr.”
60-“Nuhbetü’l-endâr”
yorumu.
61-“İkâmetü’l-hucce
‘alâ enne'l-iksâra fi't-te‘abbud leyse bi bid‘a.”
62-“el-Kelâmü'l-mubrem
fî nakdi’l-kavli’l-muhakkiki'l-muhkem.”
63-“el-Kelâmü’l-mebrûr
fî reddi'l-kavli’l-Mansûr.”
64-“es-Sa‘yi'l-meşkûr
fî reddi'l-mezhebi'l-me'sûr.”
Bu son üç kitabı “Men hacce ve lem yezur kabre'n-Nebiyy” adlı
kitaba ve dünyâ alimlerine iftirâ atanlara cevaben
yazılmıştır.
65-“Dâfi‘u’l-vesvâs
fî eseri ibni ‘Abbâs.”
66-“Hidâyetü’l-mu‘tedîn
fî fethi'l-muktedîn.”
67-“el-Âyâtü’l-beyyinât
‘alâ vucûdi’l-enbîyâ fi't-tabakât.” Bu sondan altı kitâp
Hint dilinde yazılmıştır.
68-“Hâşiyetü
Şerhi’l-Vikâyeti's-suğrâ.”
Bu da
“Hüsnü’l-velâye bi halli Şerhi'l-Vikâye”
adı ile adlandırılmıştır. Bu kitabı rahmetli babamdan ders
gördüğüm esnada yazmıştım. Ve bu Şerhu’l-Vîkâye’nin eski
haşiyesidir.
69-“‘Umdetü'r-ri‘âye
fî halli Şerhi’l-Vikâye.”
Bu da üçüncü haşiyesidir.
70-“el-Hâşiyetü’l-kubrâ
li Şerhi’l-Vikâye.”
Bu da üzerinde çalıştığımız “es-Si‘âye” adlı kitaptır ve bu
kitap, kitaplarımın en önemlilerindendir. Bu kitapta detaylı
olarak hükümleri delilleriyle ispat etmeye bağlı kaldım ve her
konuda çeşitli mezheplerin dayanak aldıkları hadisleri
zikrettim. Bir de bu meseleleri, aralarında tercihler yaparak
cevap verilmesi gerekenlere cevap vererek, reddedilmesi
gerekenlere reddiye yazarak anlattım, ayrıca makama uygun feri
meseleleri de zikrettim. Şimdiye kadar ezân bölümünden cemaat
faslına kadar, tahâret bölümünden de teyemmüm faslına kadar
açıkladım. Kitap bölümleri yüze kadar ulaştı. Allah’tan,
başlamamda yardımcı olduğu gibi, bitirmemde de kolaylık
göstermesini dilerim (Kitap henüz bitmedi).
71-“et-Ta‘lîku’l-mümecced
‘alâ Muvattai'l-İmâm Muhammed.”
72-Cem‘u’l-ğurar
fi'r-reddi ‘alâ Nesri'd-dürer.”
Bu çalışmam, babamın ayın yarılması ile ilgili olan
araştırmasına “Dihli eşrâflârından birinin yazdığı” bir
reddiyeye cevap yazılmış ve “Nuzmu'd-dürer” olarak
adlandırılmıştır.
73-“Tuhfetü'n-nübelâ
fî mâ yete‘allaku bi cemâ‘ati'n-nisâ.”
74-“el-Felekü'd-devvâr
fî rü'yeti'l-hilâl bi'n-nehâr.”
75-“Zecrü'n-nâs
‘alâ inkâri eseri İbni‘Abbâs.”
76-“el-Fulkü'l-meşhûn
fî intifâ‘i'l-mürtehen bi'l-merhûn.”
77-“el-Ecvibetü'l-fâdîle
li'l-es'ileti'l-aşarati'l-kâmile.”
78-“İmâmü’l-kelâm
fîmâ yete‘allaku bi'l-kırâe halfe’l-imâm.”
79-Ve hâşîyelerinden
“Ğaysu’l-ğamâm ‘alâ
havâşî imâmi’l-kelâm.”
80-“Tedvîru’l-felek
fî husûli’l-cemâ‘ati bi’l-cinni ve'l-melek.”
81-“Nüzhetü’l-fikr fî
sübhati’z-zikr.” Ve bu “Hediyyetü’l-ebrâr fî sübhati’l-ezkâr”ile
adlandırılmıştır.
82-“en-Nefha
bi tahşiyeti'n-Nüzhe.”
olarak adlandırılmış olan ta΄liki.
83-“Âkâmu'n-nefâîs fî
edâi'l-ezkâr.” Farsça yazılmıştır.
84-“Nef‘u'l-müftî
ve's-sâilü bi cem‘i müteferrikâti'l-mesâil.”
85-“Mecmu‘atü’l-fetâvâ.”
Üç büyük ciltten oluşuyor.
86-“Hâşîye
‘alâ şerhi's-Seyyid-el-Cürcânî li's-Sirâcîyye fi'l-ferâiz.”
87-“Red‘u’l-ihvân ‘an
muhdesât âhiri cum‘ati Ramadân.”
88-“el-Kavlül-câzim
fî sukuti'l-haddi bi'n-nikâhi’l-mahârim.”
89-Yukarıdaki eserin ta΄liki.
90-“el-Letâifu’l-müstahsene”
adlı "Mecmu‘tü hutabi's-sene ve'l-a‘yâd".
91-“Hâşiye
‘ale’l-Hidâye.”
92-“Zafaru’l-emanî
fî şerhi'l-Muhtasari'l-mensûb li’l-Curcânî fi'l-mustalah.”
93-“el-Asâru'l-merfû‘a
fi'l-ahbâri'l-mevdû‘a.”
94-“er-Ref‘u ve't-tekmîl
fi'l-cerhi ve-t-ta‘dîl.”
95-“Ta‘lîk
‘ale'l-Câmi‘is-sağîr.”
96-“Şerhu
sülâsiyyâti'l-Buhârî.”
97-“Derku’l-meârib
fî şe'ni Ebî Talib.”
Henüz tamamlanmamıştır
98-“Tuhfetü’l-emcâd
bi zikri hayri’l-a‘dâd.” Henüz tamamlanmamıştır.
Bunlar şimdiye kadar
yazılan ve çoğu basılmış olan kitaplarımdır. Ve inşaallah,
diğerleri de basılacaktır.
Gerek yayımlanmamış,
gerekse bitirilmemiş çeşitli ta΄lik ve kitaplarıma gelince,
onların sayısı çoktur. Tamamlanmışların bitmesi için
çalışıyorum. Allah’ın bana başlamamda olduğu gibi, bitirmemde
de yardımcı olmasını dilerim.
99-“el-Me‘ârif
bimâ fî havâşî Şerhi'l-Mevâkif.”
100-“Def‘u’l-kelâl
‘an tullâbi Ta‘lîkâti’l-kemâl
‘ale'l-Hevâşi'z-zâhidiyyeti'l-müte‘allika bi Şerhi't-Tehzib
li'l-celâl.”
101-“Ta‘lîku’l-hamâil
‘alâ Havâşi'z-zâhid ‘alâ Şerhi’l-Heyâkil.”
102-“Hâşiyetü
Bedî‘i'-l-mîzân.”
103-“Tuhfetü's-sikât
fî tefâdulu'l-luğât”
isimli "Tafdîli'l-luğât
ba‘duhâ ‘alâ ba‘d"
risalesi.
104-“Tabsirâtü’l-besâir
fî ma‘rifeti’l-evâhir” adlı risale.
105-“Terâcumi
fudalâi’l-Hind” adlı risale.
106-“el-Ehadîsu’l-muştehira”
adlı risale.
107-“ez-Zecr
‘ani’l-gıybe”
adlı risale.
Ders kitaplarına da
birçok açıklama ve ilaveler ekledim. Bunların hepsi Rabb’imin
bana ihsanıdır.
Kitaplarımın hüsnü kabul
görmesi, hem öğrenciler hem de uzmanlar tarafından övülmesi,
yaygın bir kullanım alanı ve şöhret bulması, derken değerli
insanların uzak şehirlerden ve ülkelerden onlara
yönelmelerinden dolayı daima Allah’a şükrediyorum. İnatçı,
kıskanç ve erdemli insanlar topluluğundan kovulmuş kişiler
dışında kimse onları kötülememiştir. Bu hasetçi, ziyankâr,
tutucu ve uyumsuz insanlara gelince, Felak süresinde ifadesini
bulan sıkıntı ve endişeler onlara yeter.
Allah’tan,
şefaat yetkisini verdiği peygamberini vesile kılarak, korku
saygı ve içtenlikle yalvararak dilerim ki, bütün eserlerimi
yazma niyetimi sadece onun rızasını kazanmaya adanmış halis
bir niyet kılsın, kullarını onlardan yararlandırsın, cenneti
kazanmamda bir sebep kılsın, beni ayağımın kaymasından ve
yanılgıdan, kalemimin şaşmasından ve bozulmasından korusun.
Allah’ın
bana lütuflarından biri de şudur: O, ilim sevgisini kalbime
aşıladı, makam sevgisini benden uzaklaştırdı. Hatta allame
babam mekânı cennet olsun, Dekin bölgesindeki Haydarabad’ta
vefatı esnasında kadılık görevinde bulunuyordu. Bütün dostlar,
hakimlik görevini tercih etmem hususunda ısrar ettiler. Ben bu
işin manevi sorumluluğunun büyüklüğünün yanı sıra, hocalık ve
eser verme faaliyetimi aksatacağını düşünerek, şiddetle
kaçındım ve az ile yetinip çoğu bıraktım. Allah,
söylediklerimizin şahididir.
Allah ruhuma
Hadise ve Hadis fıkhına yönelik bir eğilim koydu. Ayet veya
hadislerden bir delil bulamadığım hiçbir konuya tam olarak
güvenmem. Açık ve sahih bir hadise muhalif bir fıkhi hükmü
terk
eder, bu
hükmü veren müctehitleri mazur sayar, hatta bununla sevap
kazandığını da kabul ederim. Ancak ben sürüye benzeyen avam
tabakasının kafasını karıştıranlardan değilim; Aksine,
insanlarla akıllarına göre konuşurum. İşte bu hususlar da Yüce
Allah’ın bana lütfettiği özelliklerimdendir.
Aklî
ilimlerden çok naklî ilimlerle uğraşma özelliğim de Cenab-ı
Allah’ın bana bahşettiği nimetlerden biridir. Naklî ilimlerde,
özellikle Hadis ve Hadis fıkhında ders ve eser vermekten
aldığım hazzı ve duyduğum mutluluğu diğerlerinde bulamadım.
Allah, lütfü
ile ifratla tefrit arasında bir yol izleyen bir kulu olmamı
nasip etti. Fikirlerin çatıştığı bir konu önüme geldiğinde
daima o konudaki orta yol bana ilham edilmiştir. Şer΄î
delillerle çatışsa bile fakihlerin görüşlerini bırakmayacak
şekilde salt taklit yolunu seçenlerden olmadığım gibi, onları
suçlayıp, fıkhı tümüyle terk edenlerden de değilim.
Yine Yüce Allah bana öyle bir özellik verdi ki, bu
sayede rüyalarım çıkar. Hiçbir olay olmaz ki, ben onu rüyamda
ya açıkça ya da işaret yoluyla haber almış olmayayım. Rüyamda
Hz. Ebû Bekir, Osman, İbn Abbas, Fatıma, Ayşe, Ümmu Habibe ve
Muâviye’yi (Allah hepsinden razı olsun) ziyaret; İmam Malik,
Şemseddin es-Sehâvî, Celaleddin es-Suyutî ve diğer imamlar ve
âlimlerle de görüşmek şerefine nail oldum. Bu şekilde onlardan
aldığım bilgi ve feyizler başlı başına bir risaleyi
doldurmuştur.
Allah bana, âlim olan
babamla birlikte, 1279’da Beytü’l-Haram’a haccetmeyi nasip
etti. Recep ayında, Haydarâbad’dan yola çıktık, Şaban ayında,
Bombay şehrinden uçağa bindik, Ramazanın başında Hudeyde’ye
ulaştık. Orada on gün kaldık, rahmetli babam oradan değerli
kitaplar satın aldı. Oradan havalandıktan sonra hava şartları
kötüleşti ve fırtınaya yakalandık, Cidde’ye inmemiz mümkün
olmadı, Lis’e mecburi iniş yaptık. Oradan kara yolu ile dört
günde Mekke’ye ulaştık. Oraya vardığımızda Ramazanın bitimine
on gün kalmıştı. Hac merasiminin edasını bekledik. Zilhicce
ayının bitimine on gün kala Medine’ye hareket ettik, 1280 yılı
Muharrem ayının ikinci gününde vardık ve orada sekiz gün
kaldık. Aşure gününde yola çıktık, Mekke’ye döndük, orada
sefer ayının onuncu gününe kadar kaldık. Sonra Cidde’ye uçtuk.
Rebiul-evvel’ın ikinci on günü içerisinde Bombay’a ulaştık.
Cemaziyelevvel ayının ilk günlerinde Haydarabad’a geldik.
Geçen sene
yani 1292’nin sonlarında ikinci kez, Beytullah’il-Haram’a hac
şerefine nail oldum. On beş Şevval da Haydarabad’a gittik.
Oradan ayın yirmi birinde otobüse bindik. Zilkade’nin beşinde
Cidde’ye, onunda da Mekke’ye ulaştık. Hac merasimini eda
ettikten sonra, Cuma günü, Zilhicce ayının yirmi birinde
Medine’ye hareket ettik. 5 Muharremde oraya ulaştık ve orada
on gün kaldık. Ayın on beşinde Mekke’ye döndük. Orada birkaç
gün kaldık. Sonra Cidde’ye, oradan da Safer’in sekizinde
otobüse bindik, ayın yirmi birinde sağ salim Bombay’a ulaştık.
Memleketimde
iki sene kalayım diye Haydarabad’daki vazifemden emekliye
ayrıldım
. Bombay’dan yola çıkarak Rebiulevvel ayının beşinde
memlekete vardım. Allah’tan dilediğim, defalarca Kabe’ye
gitmeyi, sonunda da Medine’de vefat etmeyi nasip etmesidir.
Şafiî
mezhebinin Mekke müftüsü, hâlâ hayatta olan ve Mekke’de
hocalık yapan dâhi fıkıhçı, kamil insan Şeyh Ahmet b. Zeyn
Dahlan’dan, Zilka΄de-1279h. tarihinde İmam Mergînâni’nin
“el-Hidâye” kitabının tüm isnadları hakkında icazet aldım.
Bu zat hocalarından aldığı bütün ilimlerde de aynı şekilde
bana icazet verdi ve bana “Salih Genç”
(ÇáÔøóÇÈõ ÇáÕøðÇáöÍõ)
unvanını layık gördü. O, “el-Hidâye”nin tüm
isnadlarında bir çok kanaldan icazet sahibi idi. Şimdi aşağıda
bu isnadları sıralayalım.
Mısırda el-Cami΄ul-Ezher’de
hoca olan Şafiî Allâme Şeyh Osman ed-Dimyati b. Merhum Şeyh
Hasan ed-Dimyati,
“ed-Dûrarû-s-Seniyye
fima ΄alâ minel-esânîdi’ş-Şenevâniyye”
adlı katalogunda, müselsel olarak sabit olduğu üzere, yine
el-Cami΄ul-Ezher’de hoca olan Şeyh, Muhammed b. Şeyh Ali b.
Şeyh Mensur Eş-Şenevânî’den ve katalogunda ve senet kitabında
“el-Hidâye” sahibine merfu olarak bağlanmak suretiyle
açıklandığı üzere Emir, Allame, Şeyh Ebu Muhammed Muhammed b.
Muhammed’den almıştır.
Bir diğer kanal
şöyledir: Müselsel olarak senedinin risalesinde sabit olduğu
üzere Allâme, Şeyh Abdurrahman b. Şeyh imam Muhammed b. Şeyh
Abdurrahman el-Kuzberî ed-Dimeşkî’den almıştır.
Ayrıca,
“Medâricu’l-İsnad”da
kayıtlı olduğu üzere, Şeyh Ebu Ali Muhammed el-Umarî’den, o da
Mekke’de ikamet eden muhaddislerin imamı ΄Umar b. Abdulkerim
b. Abdurresul’den almıştır.
Ayrıca bana,
-Allah kıyamete kadar gölgesini üstümüzden eksik
etmesin-değerli babam imam şeyh, 1284 senesinde vefat eden,
Mekke’de reisülmüderrisîn, şeyhu’l-ulema olan Ömer
el-Hanefî’nin hocası Cemal b. Abdullah’dan, o da merhum Şeyh
Abdullah es-Serrâc ve Mescidi Nebevî’de müderris olan Şafii
Şeyh Muhammed b. Muhammed el-Garb’den, şeyh Abdulgani ed-Dihlivî’den,
o da
“Hasru-ş-Şârid”
adlı indeksinde belirtildiği üzere Medine’de Muhaddis olan
Allâme Şeyh Muhammed ΄Âbid es-Sindî ve diğer şeyhlerden
almıştır. Allah onları bağışlasın ve cennetine koysun.
Allâme babam
-Allah onu başımızdan eksik etmesin-“el-Hidâye”nin son
iki cildini, yani
“kitabu’l-buyû΄”‘dan
sonuna kadarki kısmını, Allah onu üzüntülerden korusun,
amcası örnek şeyh, müftü Muhammed Yusuf’tan okudu. O da hocası
olan, babasının dedesi, Bahru’l-΄ulûm ve’l-câh Mevlâna, merhum
Müftü Muhammed Zuhurullah el-Leknevi’den, o da babası, ezeli
feyze mazhar olan Mevlana Merhum Muhammed Veli’den okudu. O “el-Hidâye”yi
dedesinin kardeşi olan, muhakkiklerin şeyhi Mevlana Nizamu’l-Mille
ve-d-Din’den, o da babası Senedul-kâmilin ve kudvetü’l-ârifin
Mevlâna Şeyh Kutbuddin eş-Şehid el-Leknevi es-Sihaluli’den
rivayet etmiştir. Her tarafta tanınan meşhur bir zat
olmasından dolayı bu Sihalulî’yi anlatmaya gerek yoktur.
Bir çok büyük hoca ve faziletli alim, aralarında İmam Muhammed’in
“Muvatta”sınında yer aldığı bütün hadis kitaplarından,
akli ve nakli ilimlerle, usul ve furû΄a ait bütün eserlerden
bana icazet verdiler.
Onlardan merhum babam, Haremeyn-i Şerifeyn alimleri ve diğer hocalardan
kendisine intikal eden ilimlerde vefat etmeden bir ay önce
bana icazet vermiştir. Bana verdiği bu icazet, babamın şu
zatlardan aldığı icazetleri de kapsamaktadır: Mekkede
şeyhulislam olan Mevlana Şeyh Cemal el-Hanefî, Mekke’de Şafii
müftüsü olan Mevlana es-Seyyid Ahmed b. Zeyn Dahlan, Mescid-i
Nebevi’de müderris olan Mevlana
Şeyh Muhammed b. Muhammed el-Ğarb eş-Şafiî, Medineye yerleşmiş
olan ve h. 6 muharrem 1296’da vefat eden Mevlana Şeyh
Abdulganî Ebû Sa΄id el-Müceddidî, Mevlana Şeyh Ali Melik Başli
el-Harîrî el-Medenî, Şeyh Abdu’l-aziz ed-Dihlivi’nin
talebelerinden, 1276 Ramazan’ında vefat eden Mevlana Hüseyin
Ahmet el-Muhaddis el-Melihabâdî. Ayrıca icazetnamelerde ve
kütük defterlerinde yazılı olduğu üzere bunların hocaları ve
talebelerinden birçoklarının babama verdikleri icazetleri ben
de babamdan aldım.
Bunlara
ilaveten 1279 yılında babamla birlikte hac ibadetini eda
ederken Mevlana es-Seyyid Ahmed Dahlan’la müşerref olunca
hocalarından aldığı icazeti aracısız, direk olarak bana verdi.
h.1280 Muharrem’inin başlarında Medine’ye vardığımda
“Delâilu’l-Hayrât” muellifi Mevlana eş-Şeyh Ali el-Harîrî
el-Medenî bana bu eserden vasıtasız olarak icazet verdi.
Mevlana şeyh Abdulganî
ile 1293 Muharrem’i başlarında ikinci kez görüşme şerefine
nail olduğumda ondan icazet istemek kısmet olmadı. Memlekete
varınca, ona icazet vermesi için bir mektup yazdım. Bana, şeyh
Mevlana Muhammed İshak ve şeyh Mahsusullah b. Mevlana
Refiuddin ve Medine’nin Muhaddisi,
“Hasru’ş-şârid”
müellifi Mevlana Şeyh Âbid es-Sindî ve eş-Şeyh İsmail Efendi
ve babası Mevlana eş-Şeyh Ebu Sa΄id el-Muceddidi’den aldığı
icazetnameleri kapsayan bir icazetname yazarak mektupla bana
gönderdi.
Bir de
1295’de vefat eden, Hanbelilerin Mekke müftüsü Mevlana
Muhammed b. Abdullah b. Humeyd ile Zilkade 1292’de
karşılaştım. Bana 1293’te Es-Seyid Muhammed b. Ali es-Senûsî’den,
onun da
“el-Buduruş-Şarika
fi isbat sâdetina el-Megâriba ve’l-Meşârika”
kitabında kayıtlı olduğu üzere, hocalarından es-Seyid Muhammed
el-Ehdal, Bağdat müftüsü ve
“Ruhul-ma΄ani”
tefsirinin sahibi olan es-Seyid Mahmud el-Alûsî’den ve diğer
alimlerden aldığı icazetleri kapsayan bir icazetname yolladı.
Hocalarımın ve hocalarımın hocalarının senetlerinin
ayrıntıları hususu
“İnba’ul Hullan bi-enbâ’i
΄ulemai Hindistan”
adlı risalemde yer alacaktır. Allah bitirmeyi nasip etsin.
Bütün bunlar
Rabb’imin bana lütfettiği nimetleri olup, bunları Allah’ın
nimetini ortaya koymak için yazdım, övünmek için değil.
Kabirde ve mahşer gününde başına ne geleceğini bilmeyen kişi
nasıl övünebilir! Allah bana sayısız nimet bağışladı, bana
nice faziletler ihsan etti. En büyük hamd ile O’na hamd
ediyor, daima şükrediyorum.
Ey yardım ve lütuf yağmurlarını üzerimize
yağdıran, fazl-ü kerem deryalarına bizi gark eden Allah’ım!
Beni dini ihya eden müceddidlerden, Şer΄i mübîni destekleyen,
bidatçilerin köklerini kazıyan, doğru yolda ilerleyenlerin
çizgisinden gidenlerden eyle. Mahlukatına vadettiğin üzere
bütün yaşamım boyunca, eksiksiz bir gönül rahatlığıyla
araştırma, ders verme, kitap yazma, fetva verme
faaliyetleriyle uğraşmamı nasip eyle. Allah’ım! Eserlerimin
her tarafta tanınmasını, kâmil insanların onlardan istifade
etmesini sağlaman, sonumu salihlerin sonu gibi hayırlı bir son
kılman, beni nebiler ve sıddıklar grubuyla haşretmen, emniyet
içinde olacaklarla birlikte sorgusuz sualsiz cennetine dahil
etmen için sana yalvarıyorum. Allahım! Beni ve bütün
müslümanları bağışla. Alemlerin Rabbi Allah’a hamd, elçisi
Muhammed’e, ailesine, bütün dost ve arkadaşlarına salat ve
selam ile duamızı noktalıyoruz.
Burada duruma uygun
düşen son sözümüzü de söyleyerek bitirelim. Bu eser h. 1297
yılı Zilhicce ayının yirmi ikisi Perşembe günü bitirilmiştir.
Eser sahibine en güzel dua ve dileklerimle.
Bu makale, Abdulfettâh Ebu Ğudde’nin,
Tahkikini yaptığı, İmam Ebu’l-Hasenât M. Abdulhayy el-Leknevî
(d: 1264, ö: 1304 h)’nin “er-Ref‘ ve’t-tekmîle fi’l-cerh
ve’t-ta‘dîl”in 1987 tarihli, Halep baskısı, adlı
eserin girişinde, 18-33 sayfaları arasında yayımlanmıştır.
Yazar, biyografisini kendi anlatmıştır. Burada İmam
Leknevî’nin hayat hikayesi “en-Nâfi‘u’l-kebîr limen
yutâli‘u’l-Câmi‘a’s-sağîr”,
“et-Ta‘lîku’l-mümecced ‘alâ muvattai’l-İmam Muhammed”, “es-Si‘âye fi
keşfi
mâ fî
Şerhi’l-Vikâye”,
“‘Umdetü’r-ri‘âye fi halli
Şerhi’l-Vikâye”, ve
“et-Ta‘lîkâtü’s-seniyye ‘ala’l-Fevâidi’l-behiyye” ve
“Mukaddimetü’l-hidâye” adlı eserlerinin
mukaddimelerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.
Okutman.,
Gazi Üniv. Çorum İlahiyat Fak., e-mail: nizamettin955@hotmail.com
Cim ve kâf harfleri, Farsça
harflerle yazılmıştır.
Abdulfettah Ebu Ğudde diyor ki:
Yazar, bu üç haşiyeyi kendi biyografisinde zikretmemiştir,
ben tercümemenin tam olması için bu haşiyeleri ekledim.
Başka eklemeler de yerinde zikredilecektir.
Yazarın, kendi biyografisinde
zikretmediklerindendir.
Müellif el-İmam Abdulhayy'ın
öğrencisi ve bazı şeyhlerimin şeyhi olan, Allâme Muhammed
Abdulbâkî el-Eyyubî el-Ensârî el-Leknevî ve'l-Medenî'nin,
"el-Menâhilü's-selsele fi'l-ehâdîsi'l-müselsele"
adlı kitabının sonunda belirtildiği gibi "Takmile li
kitâbi hayri'l-‘amel bi zikri terâcimi ‘ulemâi Ferenkî
Mahal” adlı bir kitabı ile “Bereketü’l-‘âmel fî
ehli Ferenkî Mahal” adlı kitabı vardır. s., 229.
Abdulfettah diyor ki:
Hindistandaki Alimler Konseyi'nin çağrısı üzerine, 8 Recep
1399 salı günü Leknev şehrini dördüncü ziyaretimde, Şeyh
İmam Abdulhay'ın vefatına kadar ikamet ettiği evini
ziyaret ettim, ve onun evine yakın oturan bazı aile
fertlerini de ziyaret ettim. Onun akrabalarından biri olan
el-Alâme el-Fâdıl eş-Şeyh Muhammed Rıza -Allah onu korusun
ve gözetsin- bana yukarda adı geçen üç kitabın üçüncüsü
müstakil ve fazla hacimli olmayan müellif Abdulhayy'ın
kendi elyazısıyla yazılmış "Teracimü'l-‘ulemâi's-sâbikîne
mine'l-Hind" adlı bir risale gösterdi
Şeyh Muhammed Rızâ bana: Bu üç kitabın
ikincisi olan “en-Nasîbü'l-evfer....” adlı kitabın
kaybolduğunu ve kimsenin onun hakkında bir şey bilmediğini
ve müellifin öğrencisi Şeyh Muhammed Abdulbâkî el-Ensârî
el-Leknevî ve'l-Medenî'nin tamamladığı “Hayru’l-‘amel
bi zikri terâcimi ‘ulemâi Ferenkî Mahal” adlı birici
kitabın ise, Şeyh Muhammed Abdulbâkî el-Ensârî vefat
edince, el yazması olan bu kitabın şu an Karaçi'de ikamet
eden Şeyh Cemâl Miyâ'ya geçtiğini haber verdi.
Abdulfettah Ebu Ğudde şöyle
diyor: Bu eser, müellifin zikretmediklerindendir. Müellif
eserinin ön sözünde şöyle diyor: "Bu risaleyi, iki bölüme
ayırdım. Birinci bölüm, öncelikle çeşitli mezhep sahibi
alimlerin biyografileri, daha sonrada bu alimlerin
eserlerini içermektedir. Bu bölümde en çok Hanefi
alimlerini zikrettik. İkinci bölüm de ise, öncelikle
meşhur eserlerinin durumlarını ve özelliklerinin şerhini,
daha sonra bu eserlerin müelliflerinin biyoğrafilerini
içermektedir. Sonra bu iki bölümü ayrı iki kitap haline
getirme imkanını buldum. Birincisi daha önce ifade
ettiğimiz gibi "Tarbu'l-emâsil" adını taşımaktadır.
Bu kitap tamamlandıktan sonra ikincisini gözden geçirdim
ve "Ferhatü'l-müderrisîn bi zikri'l-müellefâti ve'l-müellifîn"
adını verdim". Müellif, “Tarbu’l-emâsil” adlı
eserini, vefatından bir sene önce, 3 Sefer 1303 Çarşamba
günü tamamlamıştır.
Bu eserden “en-Nâfi‘u’l-kebîr”
adlı eserinde bahsetmiştir.
O, eş-Şeyh Muhammed Beşîr es-Sehsevânî’dir.
Daha sonra, Abdulhayy el-Hasenî en-Nedvî'nin kaleminden,
s. 38 de müellifin biyoğrafisinde zikredilecektir.
Bu dokuz kitap, yazarın kendi
biyografisinden bahsederken zikretmediklerindendir.
Bunları ben ilave ettim. Onuncu kitabı da yazarın "el-Fevâidü'l-behiyye"
adlı kitabının 179. sayfasından ilave ettim. Yazar, bu
kitabı Muhammed b. Abdullah b. el-Müsennâ el-Basrî'nin
biyoğrafisinde zikretmiştir. On birinci ve on ikinci
kitapları ise, yazarın öğrencisi Muhammed Hafîzullah'ın,
hocasının biyoğrafisini verdiği yerden ilave ettim. Bu
konu daha sonra s. 34 te mukaddimenin sonunda yorum olarak
zikredilecektir.
Bu eser, 19 numaralı kitabın
aynısı olabilir.
Bu kitap “el-Asâru’l-merfu‘a
fi'l-ahbâri'l-mevdu‘a” adı ile basılmış olabilir.
Memleketi Leknev'de yerleşmek
için, orada vazifeden emekliye ayrıldı.
O, babasının senedinde, el-Müceddidî
el-Sabık olarak geçiyor.
Bu kitap, “et-Ta‘lîku’l-mümecced”
adlı kitapta “Ruhu’l-beyân” olarak geçiyor.
|